Çevremizde gördüğümüz çoğu insan toplumun arabesk ve kaderci olarak yetiştirmesinin kurbanı olmuştur. Bize dayatılanlarla izlediğimiz, dinlediğimiz ve okuduğumuz şeylerle ilerlememize engel oldular.
Buna eğer gerçekten dur deme vakti geldiğini düşünüyorsanız, içinizde hayatınızı düzene sokma hakkındaki görüşleriniz öne çıkmaya başladıysa yazının geri kalanını okumanız huzurla tavsiye edilir.
İlk başta bize öğretilen, örneklediğimiz, kullandığımız ve hayatımıza çektiğimiz bazı kelimeleri inceleyelim... örneğin; çok güldük başımıza bir şey gelecek, bugün çok üşüdüm kesin hastalanacağım, nazar değmesin, hasta olmam,… tarzı bütün cümle kalıpları bize hayatımıza bilmeden çektiğimiz olumsuzlukları sunar ve bunu kendi kendimize yaptığımızı anlayana kadar çok geç olmuştur bile… Beynimiz biz ne dersek onu yapmakla hükümlüdür. aynı evrenin dileklerimize uygun zemini hazırlamak için yapmaya programlı olması gibi, yalnız orada hayrına eklemek çok önemlidir
Beynimiz ise bizim içimizde sakladığımız büyük evrenimizde, o sizin komutlarınıza göre hareket eder. Beyin çevresinde gördükleriyle hatırladıkları arasındaki farkı bilmez. Çünkü aynı evrendeki gibi özel sinir ağları ateşlenir. Beyin nöron denilen küçük sinir hücrelerinden oluşur. Bu nöronlar diğer nöronlarla bir sinir ağı kurmak için küçük dallara sahiptir. Nöronların birbirine bağlandıkları her bölge bir düşünce ya da anı geliştirir. Beyin bütün kavramlarını birleşmeli hafızasıyla oluşturur. Örnek olarak, fikirler, düşünceler ve hisler oluşturur ve birbirine bağlanır bu sinir ağında. Ve hepsinin birbiriyle ilişkisi vardır. Aşkın kavramı ya da hissi, örnek olarak bu geniş sinir ağında depolanır. Fakat aşk kavramını farklı fikirlerle oluştururuz bazılarının aşkı hayal kırıklığı ile bağlantılıdır. Aşkı düşündükleri zaman, acıyı tecrübe ederler, kederi, kızgınlığı, hatta öfkeyi. Öfke bir acıya bağlı olabilir, bir insana bağlı olabilir, bu insan da aşka bağlıdır.
Dışımızdaki dünyayı nasıl gördüğümüze ilişkin modeller geliştirdik. Ve daha çok bilgi aldıkça, modelimizi bir şekilden başka bir şekle soktuk. Sonuçta yaptığımız kendimize dışımızdaki dünya hakkında bir şey anlatmak oldu. Beynimizi ne kadar olumlamayla doldurursak geriye kalan olumsuz düşünce kalıpları kendilerini dışarıda bulacaklardır çünkü artık bardağın dolu tarafını görmeye başlamışızdır. Ve onları bu huzurlu hayatımızda beynimizde tutacak kadar yerleri yoktur.
İkincisi ise yayın organlarıyla beynimize yerleştirilen imgesel,sözsel kalıpların hayatımıza olumsuzlukları çekmemizdeki etkisinin nasıl olduğu örnekleri. Beynimizi uyuşturan olumsuzluklarla, entrikalarla dolu diziler, programlar… Hızlı tempo ve güzel melodilere yüklenmiş olumsuz sözlerin beynimize işlenip tekrar tekrar iyice beyine işlenmesi, yazılı basında çıkan olumsuz haberlerin bizimde başımıza gelebileceği korkusunun üzerimize yapıştırılması. En basit örnekle büyük bir çabayla kısa zamanda domuz gribini aramıza sokmaları ve ölenlerin %95nin psikolojik olmasına bu şekilde olumsuz yükleme ile sebep olmaları… örnekler yine çoğaltılabilir hayatımıza bir bakış atmamız yeterli olacaktır. Gece klubüne gidildiğinde içeride hızlı tempolu, olumsuz sözler içeren şarkıları bağıra bağıra söyledikten sonra dışarı çıkıp o kadar da eğlendik ama içimde bir sıkıntı var denmesinin sebebi de hep bu hayatımıza çektiğimiz yanlış olaylardır.
Artık bu gidişata dur deyip evrene, dünyaya yaydığımız sinyallere dikkat etmeliyiz. savaş karşıtı değil barış yanlısı olmalıyız. sıkıntısından kurtulmayı isteyen değil huzuru arayan olmalıyız. başkalarından değer görmeyi düşünmeden önce kendimizin farkına vardırmalıyız. Balinaların tarihimizin kaydını tutarken huzurlu olmasını sağlamalıyız. Yunuslar gibi bizimde beynimizin %100 nü kullanabileceğimiz günlerin geleceği adına şu Anda karar vermeliyiz.Unutmayın bu dünyanın sinir sistemini biz oluşturuyoruz o yüzden tek bir kişinin bile yüzünün gülmesine gerçekten ihtiyaç duymaktayız.