GönderenKonu: Kanseri Yok Edelim  (Okunma sayısı 727 defa)

Aprahamcan

  • Forum Üyesi
  • İleti: 50
  • Üyelik Tarihi:
Kanseri Yok Edelim
Tarih : 22-08-2012 Saat : 11:43

Alkali beslenin kanseri yenin!
Evet, çok iddialı bir giriş olduğunun farkındayım; 
ancak Çinlilerin her zaman dediği gibi, en karmaşık sorunların çözümleri en basit olandır.

Kanser kesinlikle bir hastalık değildir. Kanser bir uyarı sistemidir. 
Şimdiye kadarki yaşantımızı gözden geçirmemiz gereken bir uyarı sistemi.
Beslenmemizi, iş hayatımızı, aile yaşantımızı, kendimize ve insanlara karşı davranışlarımızı, 
stresimizi ve pek çok faktörü düzeltip yoluna koymamız için önümüze konulmuş bir fırsattır aslında. 
Kanserin nedenlerinden yüzde seksen beşini stres oluşturur; beslenme sadece yüzde on dört içindedir.

Kanser asidik sıvıdır (mantar). 
Hücrelerin içerisine yerleşip belirli bir bölgede toplandığında kendisini mantar hastalığı şeklinde gösterir. 
Kanser, diyabet, MS, arterit, akne, egzama ve diğer bütün hastalıklar ASİDOZDAN KAYNAKLANIR. 
ALKALİ HALE GELDİĞİNİZDE HASTALIKLARINIZIN HEPSİNDEN (% 99) KURTULURSUNUZ!


Vücuttaki asidik oluşumu
Vücudumuzdaki bütün canlı hücreler atık üretirler. 
Tüm besinler hücrelere vücudumuzdaki sıvılar yardımıyla taşınırlar ve oksijen ile yanarak enerji haline dönüşürler. 
Yediğimiz ne olursa olsun bir atık ortaya çıkar. Bu atıklar idrar ve ter yoluyla atılır. 
Atıklar temel olarak asidiktir. 
Bunun sonucunda idrarımız düşük bir pH dengesine sahip olur. 
Bahsi geçen atıkların hepsini vücudun atması mümkün değildir. 
Yaşam ve beslenme tarzı, besin türleri ve tüm çevresel koşullar bu atıkların oluşumunu hızlandırır.

Atılamayan asidik atıklara ne olur?
Bu atıklar katılaşmış atıklara dönüşürler, 
örneğin; kolesterol, yağ asidi, böbrek taşı v.b gibi ve 
bilemeyeceğimiz başka bir şekilde vücudun içinde herhangi bir yerde birikip yerleşirler. 
Vücuttan atılamayan ve biriken bu asidik atıkların toplanması yaşlanma sürecini hızlandırır. 
Alkali besinler ve su, asidik atıkların atılmasını kolaylaştırarak vücudumuza yardımcı olur.

İnsan vücudu mükemmel bir mekanizmadır. 
Gittikçe artan asidin yaşamsal organlarımıza hasar vermesini engellemek üzere 
vücudumuz savunma mekanizmaları

nı düzenlemeye başlar.
Asidin yağ hücreleri içinde depolandığı bilinmektedir. 
Bütün bunlara rağmen asit herhangi bir organla temas edecek olursa,
dokuyu içinden çürütebileceği bir delik açma şansı da bulur. 
Bu durum hücrenin mutasyona uğramasına neden olabilir. 
Bu asidik ortamda oksijen seviyesi düşer ve kalsiyum tüketilmeye başlar.
Bu nedenle savunma mekanizması olarak, 
vücudunuz gerçekte sizi aşırı asidiklikten korumak üzere şişmanlatır/yağlandırır. 

Asitlerin toparlanıp paketlendiği tüm bu yağ hücreleri ve selüloit birikimleri
yaşamsal organlardan güvenli uzaklıkta tutulmaya çalışılır. 
Bu açıdan şişmanlık yaşamsal organlarınızı zarar görmekten koruyabilir.
Birçok insan artık kendisini hiç iyi hissetmiyor. 
Birçokları da kendilerini soğuk algınlıkları veya çevredeki herhangi bir mikroptan çok daha kolay etkilenir halde buluyorlar. 
Bundan daha ciddi olan ise lupus, romatoit arterit, multipl skleroz, kronik yorgunluk sendromu 
ve fibromiyalji sendromu gibi bağışıklık sistemi rahatsızlıklarındaki artışlardır.
Özellikle de genç yaşlarda…


Kronik hastalıkların iyileşmeye başlaması sadece ve sadece
kanımızda mevcut olan pH değerleri normale yakın olursa gerçekleşiyor!
Tümden iyileşme ise 
kan değerlerinin alkali pH değerlerine sahip olmasıyla gerçekleşiyor. 

Bu sonuçlar hastalıkla mücadele eden, iyileşmekte olan 
ya da sadece
daha iyi ve daha sağlıklı hissetmek isteyen herkes için geçerlidir.
İnsan kanındaki değerler çok dar bir pH skalasında (7,3) yer alır.
Bu değerlerin altında ya da “fazla üzerinde” yer almak hastalıklara davetiye çıkarır.
pH raydan çıkarsa yapıcı enzimler yıkıcı olmaya başlar.
Hücrelere yeteri kadar oksijen taşınamaz.
Hastalıklar ve kanser kapıya dayanır.

Alkali-Asit dengesinin bozulması:

Vücudun mineral ve diğer besinleri alma kapasitesini düşürür

Hücrelerdeki enerji üretimini olumsuz etkiler

Hasarlı hücrelerin onarılma yeteneğini düşürür

Vücudun detoks yeteneğini azaltır

Vücudu bitkin ve hastalıklara açık hale getirir

Asit ne yapar?

Atardamarların yüzeylerini erozyona uğratıp kardiyovasküler yapıları zayıflatır.

Serbest radikallerin ortalığa saçılmasına neden olur, yaşlanmayı hızlandırır.

Kilo almaya, diabete ve obezliğe neden olur.

Kollestrol plakaların oluşmasına neden olur.

Kan basıncını bozar, düzensizleştirir.

Kritik lipid ve yağ asidi metabolizmasını bozar, karıştırır.

Hücrelere dağıtılan oksijen miktarında azalmaya neden olur.

Asit hangi hastalıklara yol açar?

Kardiyovasküler damar setliği, kalp krizi, yüksek kan basıncı

Obezite

MS, MD, ALS

Karaciğer, böbrek sorunları

Bunama

Bağışıklık sistemi yetersizlikleri

Osteoporoz

Erken yaşlanma

Erkeklerde prostat problemleri

Yüksek asit oluşturan duygu ve düşünceler

Öfke
Kıskançlık
Stres
Korku ve endişe
Şüphe, kaygı, sinir
Acı, keder
Uykusuzluk, aşırı yorgunluk
Aşırı hırs
Akciğerden nefes almak
Hareketsizlik
Huzursuzluk
Düşmanlık, kin, nefret
Umutsuzluk
Yalnızlık duygusu
Her türlü olumsuz düşünce

Yüksek Alkali Oluşturan Duygu ve Düşünceler

Kahkaha
Huzur
Güven, sadakat, şükran
Neşe, sevinç
Meditasyon
Diyaframdan nefes alma
Dostluk, arkadaşlık, kabul görme
Egzersiz
Affetme
İbadet, dua
Doğayla münasebet
Umut
Sevdiğin şeyleri yapmak, şimdiyi yaşamak
Tensel zevk
Her türlü olumlu düşünce

Alkali diyet nedir?
Sağlıklı beslenme sonucu vücudun pH dengesi 7,36 ila 7,44 arasında alkali seviyesinde yer alır. 
Asit oluşumuna neden olan gıdalarla beslenme sonucu bu denge bozulur 
ve vücut tekrar denge sağlayacağım derken 
hayati önem taşıyan bazı minerallerin (potasyum, magnezyum, kalsiyum, sodyum) kaybı meydana gelir. 

Bu dengesizlik asidoza (asidik pH seviyesi) yol açar ve asidoz da ölümle sonuçlanabilecek pek çok hastalığa neden olur.

Yediğimiz yemeklerin pek çoğu (hazır gıdalar, fastfood vs) asidoza neden olacak kadar fazla asit içerir. 
Bunlar pH dengesini bozup kronik hastalıklara davetiye çıkarır.

Alkali beslenme, yüksek protein, yüksek yağ ve düşük karbonhidrat diyetlerinin tam tersidir. 
Diyetin nerdeyse yüzde sekseni alkali besin tüketimine ve 
yüzde yirmisi de, pH dengesini kuracak kadar asitli besin yemeye dayanır.

Meyvelerin çoğu alkali besinlerdir. 
Kalsiyum, magnezyum ve potasyum bol miktarda yeşil sebzelerde bulunur.
Alkali diyetin en önemli faktörü düzenli ama alkali su tüketimidir.

Organlarımız çoğu, özellikle de böbrekler düzgün bir pH için önemli rol oynar. 
Bunun için ise doğru besinlere ihtiyaç duyarlar. 
Asit fazlalaştığı zaman, vücut dışarıdan alkali takviyesiyle bunu dengelemek ister. 
Alkali zaten kanda bulunan bir maddedir ancak pH seviyesindeki karmaşaya kan çok fazla tolerans gösteremez, 
o yüzden alkalinin alınacağı kaynak kan olamaz. 
En iyi alkali kaynakları iç organlar ve dokulardır. 
Bunlar yeterli pH seviyesine gelebilmek için gerekli toleransı gösterirler.

Lakin iç organlardan ödünç alınan alkalinin bir an önce telafi edilmesi gereklidir ki 
fazla olan asidi vücuttan atabilelim. 
Eğer alkali ağırlıklı sağlıklı bir diyetiniz varsa bu sorun değildir; 
ama pek çoğumuz asidoza neden olacak kadar sağlıksız besleniyoruz.
Eğer telafi edilemez ve alkali dengesi sağlanamaz ise vücut pek çok hastalığa karşı savunmasız kalır.


Alkali beslenme ipuçları:

Tercihen organik olmak üzere bol bol sebze ve meyve yiyin. Kereviz sapı, brokoli, dolmalık kırmızı biber, avokado, salatalık, marul, ıspanak en fazla alkali içeren sebzelerdir.
Ara öğünlerde kendinize şekersiz limonata yapın.
Alkalin iyonize edilmiş su için. Günde en az iki litre.
Kırmızı et yerine beyaz et ya da balık tercih edin.
Zeytinyağı kullanın.
Alkali yönünden zengin besinler yiyin.
Fastfood’dan, işlenmiş gıdalardan, GDO’lu gıdalardan, hazır meyve sularından, asit oluşumuna neden olan gıdalardan kaçının.